28 Mayıs 2012 Pazartesi

Okurken..

                       

                                    "Ah okumaya başlamadan önce çiçeklere su vermek lazımdır."  
                                                                                         Melih Cevdet Anday




"... Çünkü Başak bu, bir işporta tezgahında dönüp duran oyuncak treni seyreden, alçıdan yapılma köpek, ördek, melek heykellerine bakan, çiçekçi kulübelerinin yanından geçerken içinde bir boşluk hisseden Başak. Baksa şehir yerinde değilmiş, gökyüzü yerinde değilmiş gibi bir boşluk. Üzerine bir kedi sıçramış da bütün kuşlar korkup uçmuş gözden uzağa, öyle bir boşluk; Başak muhtemel bir ufuktan yoksun kalmış, üzülmüş bir süre yokuş aşağı, sokağın sonundaki kahveye doğru, darmadağın olmuş sandalyeler, çay bardakları, öyle bir boşluk, ta burdan oraya kemandan piyanoya şarkının başından sonuna."

                                                                          'Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra '

                                                                                   Barış Bıçakçı




               "Bir öğleden sonra sahilde oturmuş kitap okurken koşarak önümden geçtiğini gördüm, biraz ileride durup geri döndü ve "Biliyor musun?" dedi nefes nefese, "Emre'nin ayağına deniz kestanesi battı!", "Öyle mi!" dedim, onun hoşuna gideceğini düşündüğüm şaşkın bir yüz ifadesi takınarak, "Peki şimdi nerede?" , "Ayağında!" diye bağırdı çın çın, sonra da koşarak uzaklaştı. Ah, öznelerin farklılığı öldürecek beni. O zaman çok güldürmüştü ama şimdi öldürecek. Herkesin cümlesi aynı bile olsa öznesi farklı ve gramer hiçbir işe yaramıyor. Gravyer bile daha iyi olabilir. Demek istediğim, özne hiçbir zaman ben olmadım. Özne hep deniz kestanesiydi."

                                                                                        'Veciz Sözler'
   
                                                                                       Barış Bıçakçı







                     Seviyorum Barış Bıçakçı'yı. Bunun sebebi sadece O'nun kitaplarında hep asıl kahramanın Ankara olması ve benim de  Ankara'da yaşıyor olmam değil elbette. Bu şehre ilk geldiğimde hissettiğim kalabalık öğrenci evlerinin o kırık hüznü var kitaplarında.

                    Kitap okumayı ve bu eylemin fotoğraflarını çekmeyi de seviyorum. Neyse ki arkadaşlarım da.. Ve bana kolayca poz veriyorlar. İlk fotoğraftaki kişi ablam Pelin. Ağaçlara sevdalıdır o da ( gördüğünüz gibi çaya da) ve en son fotoğraftaki kitaplara boğulmuş oda da onun odasıdır. Onun için özel olan kitapların arasında yaprak biriktirir. Herkes bilir Pelin'in yapraklarını. Ondan kitap aldığımızda okumak için, sayfaların arasındaki yapraklara dokunmayız hiç. Biliriz ki o yaprak tam da o kelimelerin arasında özel bir an'ı imlemiştir. İkinci fotoğraftaki dalgın dalgın okuduğu kitabın arasında kaybolmuş kişi de arkadaşım Şükrü. O kadar okur ki ; sırtında sevgiyle küçük küçük dokunmaya bayıldığım minik bir okuma kamburu var. 







"       "bbb

1 yorum:

  1. "pel" Kürtçe "yaprak" demek biliyor musun? Birçok insan, hele Kürtse, adımın yaprak anlamına geldiğini söylüyor:)

    YanıtlaSil