22 Haziran 2012 Cuma

Resim Okumaları II

                                         ARNOLFİNİLERİN EVLİLİK TÖRENİ


         Üniversitedeyken Sanat Tarihi derslerinde bir çok yapıt okuması yapmıştık. Her yapıt, döneminin yaşamsal özelliklerini, sosyal ilişkilerini, sanat gündemini o kadar iyi yansıtıyordu ki… Eserler hakkında yaptığımız bu incelemeler, yorumlar, sohbetler benim için bu yüzden önemliydi. Tüm gördüğümüz eserler arasında birisi beni çok düşündürmüştü; “Arnolfinilerin Evlilik Töreni”. İşte şimdi bana bu yazıyı yazdıran tüm o düşüncelerdir.
 Şöyle ki;



                                  



    Eser  Flaman ressam Jan Van Eyck tarafından 1434 yılında yapılmış. 1390- 1441 yılları arasında yaşamış olan ressam, sanat yaşamında kısa sürede üne ve servete kavuşup, gösterişli bir burjuva hayatı sürmüş. Birçok sanat tarihçi  yağlı boyayı Eyck’ ın icat ettiğini söyler. Bu konuda bir kesinlik olmasa da Eyck’ ın yağlı boyaya yepyeni bir teknik kazandırdığı ortada. Ressam reçine ile karıştırdığı boyayı üst üste incecik tabakalar halinde kullanarak eserlerine inanılmaz bir ayrıntı gücü ve ışık oyunu kazandırmış. Eyck eserlerinde nesneleri en ince ayrıntısına kadar, delice bir titizlikle boyamış.

   Arnolfinilerin Evlilik Töreni Eyck’ ın  sanat anlayışını ve resme getirdiği yenilikleri çok iyi yansıtan tipik bir kült eser. Eserin yarattığı en büyük yenilik  resim sanatını Ortaçağın gelenekçi dinsel anlayışından koparması. O güne kadar konularıyla kiliseye hizmet eden resim sanatının  tek işlevi, mucizevi sahneleriyle ve yüceliğiyle orta sınıfı büyülemek, kendinden büyük bir güce tapmasını ve bunu yaparken kilisenin yaşamları üzerinde kurduğu erki hiç sorgulamamasını sağlamaktı. Bu anlayış sonucu yapılan tüm resimler dinsel sahneler içerirdi. Resimlere gerçek hayatta yer almayan doğa üstü ulu figürler ve mekanlar konu olurdu.
         Ancak resim sanatı Eyck’ın bu eserinden sonra, bir süre, büyük burjuva sınıfa,  onların yaşamlarının ne denli gösterişli, mal varlıklarının ne denli çok olduğunu diğer insanlara göstermeye hizmet edecekti.
        Arnolfinilerin Evlilik Töreni o dönemdeki sanat anlayışına tüm bu nedenlerden dolayı yenilik getirdi. Öncüllerinden konu olarak da teknik olarak da çok farklıydı ve ardıllarını çok etkiledi. İlk kez bir resme herhangi bir misyonu olmayan sıradan insanlar (Giovanni Arnolfini Flander zengin bir tüccardı) ve onların sıradan ev içi ( hatta yatak odaları) mekanları konu oluyordu.
      Eser evli bir çifti yatak odalarında nikah tazelerken, birbirlerine verdikleri evlilik yeminini tekrarlarken resmeder. Eserde yer alan objelerin (bir köpek, pencere önünde meyveler, bir çift takunya, avize ve üzerinde yanan tek bir mum, ayna ve bir yazı, arkada bir sandalye, üzerinde bir ikon, yatak, süpürge, tesbih, arkada gelinin kırmızı terlikleri ) hiç de tesadüfen orda bulunmadığı gayet açık. Eser bu güne kadar bir çok sanat eleştirmeni tarafından, içinde bulundurduğu nesneler ve o nesnelerin simgelediği anlamlar açısından incelenmiş, eser üzerinde bir çok “okuma” yapılmış. Ben eserde, sanat ilkelerini tek tek aramak ve yorumlamak, esere pedagojik bir eleştiri yapmak istemiyorum. Ancak bu eseri okurken, içerdiği simgeleri aramamak, bu simgelerin içerdiği anlamlar üzerine düşünmemek sanırım imkansız. Arnolfinilerin Evlilik Töreni’ni bu kadar önemli ve popüler tutan sanırım bu “simge avı oyunu”.
        Eyck’ın mekan olarak bir yatak odasını kullanması çok manidar. Yatak odası, yabancıların pek girmediği  kutsal ve mahrem bir yerdir. Zaten çiftin hemen sağında duran  gelişi güzel (günlük hayatın sıradanlığı ve  resim için kompozisyon oluşturulurken nesnelere hiç dokunulmamış, düzeltilmemiş izlenimi vermek için özellikle dağınık) bırakılmış takunyalar, yatak odasının ayakkabıyla girilmeyecek kadar kutsal bir yer olduğunu belirtir. Köpek Arnolfini’lerin birbirlerine ne kadar  sadakat duyduklarının bir simgesi. Meyveler cennet bahçesindeki meyvelere, masumiyete bir gönderme. Avizede yanan tek kandil, her şeyi gören tanrının gözü olarak yorumlanır. Duvardaki ayna saflığı simgeler. Sandalyenin üzerindeki ahşap ikon Aziz Margaret’dir, Arnolfini’ler dinine bağlı bir çiftdir ve Aziz onların ve doğacak çocuklarının koruyucusudur. Tesbih de dini, süpürge  kötü ruhların kovulmasını anlatır.
     “Resimde yer alan nesnelerle birlikte sanatçı, cinsel aşkın saygılı bir şekilde anlatımını, evlilik yoluyla kutsallaştırmaktadır”*
    Tüm bu yönleriyle eser, kurum olarak dini, evliliği çok iyi anlatıyor. Tanrının gözü terliklerimizi rahatça savurabildiğimiz yatak odamızda bile üzerimizdedir. Evlilik de gözü her an üzerimizde olan bir kurumun, dinin, onu bütünleyen bir uzantısıdır. Dinin bize tepemizdeki tanrının gözüne koşulsuz bir teslim oluşla açtırdığı ellerimizle, kocasının eline, tam bir sadakatle teslim olarak elini bırakan kadın arasında bir fark yoktur aslında…
      

4 yorum:

  1. Çocukken görmüştüm ilk kez bu resmi ve çok etkileniştim. Bir fotoğraftan fazla detaya sahip olması ile uzun süre büyülenmiştim adeta. Cisimlerden yansıyan görüntülerdi beni en çok çeken. Çok iyi incelemişsiniz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten çok önemli bir resim. İnsana resmin tuvale atılan lekelerden farklı birşey olduğunu hissetiriyor. Asıl başarısı da bunu sadece sanatçılara, ya da sanat tarihçilere değil, herkese hissettirmesi.

      Sil
  2. Daha çok böyle yazılar görmek isterdim. Elinize sağlık. Pek güzeldi.

    YanıtlaSil