23 Eylül 2012 Pazar

Ressamların Eskisi Yenisi, Akıllısı Delisi..

                                       
                                                                      Amedeo Modigliani

         Eskiden resim, sağlıklı, tekin insanların harcı değildi. İfade yöntemi olarak resmi seçenler, öyle çaresiz, öyle  seçeneksiz, çıkışsız kişilerdi ki.. Hepsi birer "ısırılmış ruh" hepsi birer "tutunamayan"dı.. Yakalarına yapışmış ve boğazlarını sıkıp sıkıp duran "duende" ile başları belada.. Öyle bir bela ki, bir kez baktın mı herşeye sana öğretilenin dışında, tersinden.. Artık üretmezsen iflah olmazsın. Şuursuzca, sayıklar gibi, başka türlüsü mümkün olmadığı için yaparsın resmi, heykeli..
       İşte yukarıda hüzünlü eğik ince boyunların taşıdığı zarif gözbebeksiz kafaların ressamı Modigliani.

         Aşağıda  kısa kıpkısa boyu ve genç yaşta onu sakat bırakan kırık kemikleriyle ötekinin de ötekisi, aristokrat olmasına rağmen resmettiği hayat kadınları ve yaşam tarzı nedeniyle ailesi tarafından terk edilen, inadına inadına fahişeleri çizen, içen, dağılan, kırılan sonra yeniden kırılan cüce Loutrec..



                                                     
                                                                 Henri de Toulouse Lautrec

                         Fazla tutkulu çalıştığı için papazlıktan bile atılan, hayatı boyunca hiç beş para kazanamayan, dönemindeki akademik ressamlar tarafından hep aşağılanan (mükemmel vücutlu, estetik duruşlu mukaddes figürler değil de tarlada çalışan, kabaca eğilip kalkan insanlar çizdiği için), itildikçe gece mavilerini, sarıları titreştiren, havayı bile katman katman ören, savuran, kıvıran..  Yoksul bir hayat kadınıyla sırf inanlardan daha fazla zarar görmesin diye evlenmeye karar veren, sanrılar gören, deliren, yine deliren, hastalıklı bir bağlılık duyduğu arkadaşı için kulağını kesen, sonra gidip kendini vuran, dağılan, tuzla buz olan Vah Gogh..


                                      
                                                                                Vincient Van Gogh


                  İnsan etini, tenini,  neredeyse renksiz ama bir o kadar gerçek, çürük, yer yer mor, yarı saydam boyayabilen, cinselliğini, düz delici bakışlar ve meydan okuyan açık apış aralarıyla   bir tokat gibi yüzümüze çarpan, keskin kemikli kadınların, uzun garip şekilli  parmakların ressamı narsist Schiele..



                                              
                                                                                            Egon Schiele

                        Resimleri salonlar tarafından reddedildikçe inadına inadına aynı şeylerin resmini yapan, klasik perspektif anlayışını elinin tersiyle kaldırıp çöpe atan, cesaretiyle kendinden sonraki bir çok akımın esin kaynağı, su damarı, fırtınada resim yaparken hastalanan ve ölen Cezanne..


                                    
                                                                                                    Paul Cezanne

               ... bu ressamlardan, ısırılmış ruhlardan sadece bir kaçı. Peki ressam ne zaman hesap kitap yapar hale geldi. Ne zaman aklı selim, ne yaptığını, nasıl yapması gerektiğini bilen, neyi nasıl yaparsa işlerinin bir pazarı olabileceğini, satılabileceğini ayırtedebilen hesapçı insan oldu? Yukarıdaki ressamların güçleri, cesaretleri ve dolayısıyla resim sanatına  getirdikleri yenilikleri; 'deliliklerinden'di.. Modern ressam fazla 'akıllı'. Ve işte bu yüzden modern resim fazla ruhsuz!

4 yorum:

  1. "Sanat Galerisi tabelası olan bir zemin kat penceresinin önünden geçerken caddelerin ahlaki klostrofobisinden kaçmayı ve Urras'ın güzelliğini yeniden bir müzede bulmayı düşünerek içeriye girdi. Ama müzedeki bütün resimlerin çerçevelerine fiyat etiketi iliştirilmişti. Ustaca boyanmış bir çıplağa baktı. Etikette 4000 UPB yazıyordu. 'Bu bir Fei Feite,' dedi arkasında sessizce beliren esmer bir adam,
    'bir hafta önce elimizde beş tane vardı. Son zamanlarda sanat piyasasındaki en büyük şey. Bir Feite edinmek gerçekten iyi bir yatırım, efendim.'
    'Dört bin birim bu kentte iki aileyi bir yıl yaşatmaya yetecek para,' dedi Shevek.
    Adam Shevek'i inceledi ve ağır ağır konuştu. 'Evet, şey, bakın, efendim, bu bir sanat eseri.'
    'Sanat mı? İnsan yapması gerektiği için sanat yapar! Bu niçin yapılmış?'
    'Galiba sanatçısınız,' dedi adam açık bir küstahlıkla.
    'Hayır, yalnızca boku bir görüşte tanırım!'"
    Ursula K. Le Guin; Mülksüzler

    YanıtlaSil
  2. Bu arada Egon Schiele benim için ayrı bir yerdedir.
    Pek fazla konuşmayacağım, Ursula anlattı zaten her şeyi.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Ah alıntına diyemem hiçbirşey! Anlatmış bir bir, bilge cadı sevgili Ursula. Söz eklenmez üstüne.
    Schiele benim için de ayrı bir yerde. Kaç zamandır bir yazı yazmayı düşünüyorum resimlerinin üstüne. Elim gitmiyor, cesaret edemiyorum. O kadar içimde ki, biraz uzaklaşıp dışarıdan bakamayacağım sanki. İçimden yazsam da "kifayetsiz" kalacak kelimeler. Bakalım ne kadar kaçabileceğim.. Merak ettim sendeki yerini.

    YanıtlaSil
  4. Bakarsın, sen Egon Schiele hakkında bir yazı yazarsın, ben de oturur anlatırım biraz.
    Kaçmak çözüm değil, ben erteliyorum sadece kimi şeyleri. Kaçamıyorum. Zor.

    YanıtlaSil